RÖPORTAJ: Zeynep AKAR FOTOĞRAFLAR: İsmail Hakkı TİMUÇİN
Her organizasyonda çıtayı biraz daha yükseğe taşıyor, yaptıkları her tasarımla hayal gücünün sınırlarını zorluyorlar.
İnsanların en özel, en mutlu, en heyecanlı anlarını unutulmaz kılıyor; henüz kurulmamış düşleri gerçeğe dönüştürüyorlar. İmza attıkları her etkinlikte farklarını ortaya koyuyor; sektördeki yerlerini hızla sağlamlaştırıyorlar.
Yıllara dayanan sağlam dostluklarını iş hayatına taşıyan Aslı Kocaoğlu ve Zeynep Dağlaroğlu, kurucusu oldukları Düşler Evi adlı organizasyon firmasıyla, isimlerini her geçen gün daha geniş bir kesime duyuruyor. Hayata geçirdikleri birbirinden yaratıcı fikirlerle ünleri il dışına da yayılan bu iki güzel ve başarılı kadının hikayesini ilgiyle okuyacaksınız.
Zeynep: Tam 21 yıldır arkadaşız. İlkokul bitti, birlikte Atafen Koleji’ne başladık, bir daha üniversiteye kadar hiç ayrılmadık. Üniversite döneminde farklı yerlerde olsak da hiç kopmadık.
Ne üzerine eğitim aldınız?
Aslı: Ben Yunan dili edebiyatı, ardından da halkla ilişkiler okudum. Zeynep de turizm bölümünü bitirdi.
Peki, iş hayatı? Düşler Evi kimin fikriydi?
Zeynep: Ben, mezun olduktan sonra 1 yıl bankacılık yaptım, evlilik dolayısıyla işten ayrıldım. Evlendikten sonra bir süre şehir dışında yaşadık. Döndüğümde kızım Bade, 6 aylık; Aslı’nın oğlu Aras da 4,5 aylıktı. Benim için sıkıntılı, ne yapacağımı bilemediğim bir dönemdi. Çocuklar hayatımızın merkezindeydi ve tam zamanlı bir iş istemiyordum. Bir ara çocuk kıyafetleri, bebek ürünleri getirip burada pazarlamayı düşündük.
Aslı: Genelde düşüncemiz on-line satış yapmak üzerineydi. Sürekli araştırmalar yapıyorduk. Bu arada ben eskiden beri moda ve dekorasyonla çok ilgiliydim, Zeynep’in de el becerisi çok iyidir. Bu özelliklerimizden dolayı sürekli arkadaşlarımızın düğünlerini organize etmek gibi bir durumumuz da vardı. En sonunda yapabildiğimiz işte ilerlemeye karar verdik ve 2013 yılında, minicik bir sermayeyle Düşler Evi’ni kurduk.
İşe nereden başladınız?
Zeynep: Önce hediyelik işinden başladık. Elimizdeki azıcık parayla kumaş aldık, Aslı’nın annesi bize keseler dikti. İlk olarak bir arkadaşımızın nişanı için hediyelikler hazırladık, sonra doğum günü organizasyonları için teklifler almaya başladık ama çok sevdiğimiz bir ablamız aynı işi yaptığı için ilk zamanlar o işe girmekte çekingenlik gösterdik.
Aslı: O da parti tasarımları, kağıt süslemeler yapıyordu. Açıkçası onun kulvarına girmek istemedik; uzak kalmaya çalıştık olabildiğince. Ancak, bir süre sonra o ablamız sektörden çekildi, işyerini kapatırken de işlerini bize devretti. Sonra yavaş yavaş ilerledik. İnsanlar bizden sadece hediyelik değil, organizasyonların genelini istemeye başladı.
Bu kadar kolay mı oldu her şey?
Zeynep: Hayır, aslında ekonomik olarak oldukça sancılı oldu. Hem işi ayakta tutmaya çalışıyorsun hem paraya ihtiyacın var. ‘Ben hiç içeriden para almayayım da kazandığım bütün para işe geri dönsün’ diyecek bir durumumuz da yoktu. İlk zamanlar bayağı zorlandık.
Aslı: Adımızı duyurmak için İstanbul bağlantısını kullanmaya çalıştık. Bir yerden Ayşe Kururoğlu bağlantısı kurduk, ona ürün gönderdik. Make-up partisi yaptık, oradan başka bir blogger’ın sponsoru olduk. Bunlardan çok geri dönüş oldu mu bize, olmadı ama hepsi birer adımdı. Hep farklı şeyler yapalım dedik. Sonra yaptığımız işe güvenenler çoğaldıkça daha geniş çevre edindik.
Bu dönemde size destek olan kimse olmadı mı?
Oldu tabii… Ailelerimiz hep yanımızdaydı. Bir de en büyük destekçimiz, Arke Organizasyon’un sahibi Birgül Bilger oldu. Bize en başından beri kapılarını sınırsızca açtı. Onun sayesinde birçok şeyi rahatlıkla yapabildik. Onun arkamızda olduğunu bilmek, kendimizi güvende hissettirdi. Büyüğümüz olarak birçok şeyi ondan öğrendik. Tedarikçisinden malzemelerine kadar her şeyini bizimle paylaştı.
İnsanlara tam olarak ne sunuyorsunuz. Yaptığınız iş neleri kapsıyor?
Zeynep: Söz masası, düğün, nişan, doğum odası ve mevlit süslemeleri, doğum günü, baby shower gibi her türlü organizasyonu yapabiliyoruz. Diyelim ki sizinle bir doğum günü partisi için görüşmeye geldik… Önce konsepti belirliyoruz. Sonra o konsepte uygun olarak pastasından hediyeliklerine, grafik tasarımından bütün dikiş nakış işlerine, mekan süslemesinden animatörlerine kadar ayrıntıyı biz hallediyoruz. Siz kendi partinize misafir gibi geliyorsunuz.
En iyi olduğunuzu düşündüğünüz alan hangisi?
Zeynep: Organizasyonun bize bırakıldığı, işimize karışılmadığı her alanda iyiyiz diyebilirim. Ancak, doğum günlerinin teması devamlı değiştiği ve konsept olarak çok fazla alternatif olduğu için oldukça yaratıcı işler çıkarabiliyoruz. Sonsuz seçenek var, her yere dokunabilirsiniz. Evin dekorasyonu, çocuğun uyku arkadaşı, doğumunda ona alınan ilk hediye bile bizim için bir fikir noktası olabiliyor.
Aslı: Nişan konusunda da iddialıyız ama sadece masa değil, bütün alanı süslemek taraftarıyız. O bahçe nişanları, alan süsleme çok keyifli. Aslında her işle, vizyonunuz biraz daha gelişiyor. Sürekli araştırıyoruz. Dünyadan, yurt dışında yapılan partilerden ilham alıyoruz. Aksesuar ve renkler konusunda kendimize çok güveniyoruz. Sürekli yeni tasarımlar peşindeyiz. Bugüne dek kendimizi tekrar ettiğimiz bir işimiz olmadı.
Düşler Evi, özellikle doğum günü organizasyonlarında iddialı.
Aranızda bir iş bölümü var mı?
Aslı: Bu işe başladıktan sonra benim içimden bir Derya Baykal çıktı. Kesim işleri, söz tepsileri, çiçek aranjmanı konusunda üstüme tanımam. Çok seviyorum o işleri.
Zeynep: Grafik tasarım uygulamalarını da ben yapıyorum. Ben dikişte ve el işlerinde çok daha pratiğim ve iyiyim. Dekorasyonda ise ikimizin de gözü çok iyi. Genellikle ben tasarım, Aslı ise uygulama kısmını yapıyor.
Sadece ikiniz mi çalışıyorsunuz, başka yardımcınız yok mu?
Zeynep: Evet, pasta hariç her şeyi kendimiz yapıyoruz. İşimizin hem patronu hem amelesiyiz. Bizi gece 23.00’te sanayiden çıkarken, boyumuzdan büyük masaları taşırken, onlarca balonu şişirirken görebilirsiniz.
Bu işi iki kişi yapmak zor değil mi? Hiç çatıştığınız olmuyor mu?
Zeynep: Birbirimizi hunharca eleştiririz, kavga da ederiz. Ancak kavgalarımız 5 dakika sürüyor. Ben çok sıkıntılı bir süreçten geçtim. Bunun içinde hamileliğim oldu, kızımın doğumu oldu. Nereye ait olduğumu bilememe durumum oldu. Şehir değiştirdim, tekrar geldim, bir daha gidecek miyim korkusu oldu. Bu konuda maddi manevi Aslı’nın yanımda, arkamda olduğunu hep hissetim. Artık birbirimizle telepatiyle anlaşabilecek duruma geldik.
Bugüne dek yaptığınız en çılgın iş neydi?
Aslı: Bir müşterimiz, aynı anda hem 6 yaşındaki kızına hem de eşine doğum günü partisi istedi. İkisini bir arada yaptık. Bahçe organizasyonuydu… Karnaval havasında geçti. Her yerde pamuk şekerciler, küçük küçük çocuk masaları, yağlı boyalar. Ve gerçekten sürprizdi. Kızının da haberi yoktu eşinin de.
Organizasyonunu üstlendiğiniz etkinlikleri takip ediyorum. Gerçekten çok zevklisiniz. Yaptığınız her iş içinize siniyor mu?
Aslı: Amatör olduğumuz zamanlarda da insanlar bizi beğeniyordu ama tabii zaman içinde algımız da değişti. Artık gördüğümüz her objeye, ‘‘Acaba, bu bizim işimize yarar mı?’’ gözüyle bakıyoruz. Annelerimizin sandıkları açıldı, danteller ortaya çıktı, eskiye döndük. Her yaptığımız işi bir öncekinden daha çok beğeniyoruz. Evet, çıkardığımız iş içimize siniyor.
Bu sektörde güven çok önemli, değil mi?
Zeynep: Elbette. İnsanlar, en özel günlerini sorgusuz sualsiz size emanet ediyor. Zevkinize, hayal gücünüze, becerinize güveniyor. Siz de o güveni boşa çıkarmamak için elinizden geleni yapmalı ve kendinizi sürekli geliştirmelisiniz.
Sizden istenen her konsepti çalışıyor musunuz?
Aslı: Hayır. Mesela pullar, payetler, şıkır şıkır taşlar falan bizim işimiz değil. Çok fazla klasikleşmiş, çok kullanılmış, alışılagelmiş karakterlerle de konsept hazırlamıyoruz. Bunu isteyen kişileri de kibarca geri çeviriyoruz veya onları bu tarzda çalışan diğer firmalara yönlendiriyoruz.
Peki, bu işin en zor yanı nedir?
Zeynep: Yaratma süreci dünyanın en sancılı işi ama onu yarattıktan sonra verdiği haz hiçbir şeye değişilmez. Bir de karşı tarafın tedirginliğini kırmak zor oluyor.
Aslı: İnsanlar biraz garantici. Daha önce yapılmış, beğenilmiş bir tasarımın aynısını istiyorlar. Onları farklı bir şeye ikna etmek zor oluyor, çünkü biz hayal satıyoruz. İşi bize bıraktıklarında ortaya çıkan sonuçlar herkesi tatmin ediyor.
Düşler Evi, pasta konusunda Belgin Karabulut ile çalışıyor.
Her işin bir riski var… Sizin işinizde en büyük risk nedir?
Zeynep: Doğum odası süslemelerinde bebeklerin zamanız gelmesi… Ve ne hikmetse bizim bebeklerimizin hep çok aceleleri oluyor. Doğum odası kurmaya İstanbul’a gittiğimiz oluyor. Böyle zamanlarda erken gelen bebekler bizim için büyük paniğe neden oluyor.
Şehir dışında da iş yapıyor musunuz?
Aslı: Yapıyoruz. İstanbul, Bursa, Adapazarı’nda müşterilerimiz var. Kastamonu’ya bile malzeme gönderdiğimiz oluyor.
İnsanların hep çok özel anlarında yanlarında oluyorsunuz… Çok özel dostluklar kuruyor olmalısınız?
Aslı: Hep çok güzel insanlarla karşılaştık; çok güzel bir aile olduk biz. Çocuklarının adını bizim koymamızı isteyen müşterilerimiz bile oldu… Bu ilişkiler bir süre sonra dostluğa dönüşüyor, sürekli görüşüyoruz. Baby shower ile başlayan diyaloglar doğum odası süslemesi, mevlidi, doğum günleriyle sürüyor.
Düşler Evi için hedefiniz ne?
Zeynep: Daha da büyümek, daha da güzel ve butik işler yapmak. Şu an en verimli dönemimizdeyiz. İnsanlar artık sosyal medyada bir organizasyon fotoğrafı gördüğünde, ‘Bu Düşler Evi’nin işi’ diyebiliyor. Bir tarzımız var ve bunun fark ediliyor olmasından çok mutluyuz. Bugüne kadar hep butik organizasyonlar gerçekleştirdik, şimdi hedeflerimiz daha büyük.
Dağlaroğlu ve Kocaoğlu, nişan organizasyonları da yapıyor.
NASIL ARANDI: #Aslı Kocaoğlu # Zeynep Dağlaroğlu # düşler evi # organizasyon