İlimizin başarılı hekimlerinden biri olan, ‘ortopedi ve travmatoloji’ alanında adeta markalaşan Prof. Dr. Cumhur Cevdet Kesemenli, Türkiye’de en çok Kocaeli bölgesinde yapılan yüksek tibial osteotomi ameliyatının öncülerinden.
‘Protez ameliyatından önceki çözüm’ olarak gösterilen yüksek tibial osteotomi ameliyatı ile kıkırdak dejenerasyonunu durdurduklarını ve proteze gerek kalmadan hastaları ayağa kaldırdıklarını söyleyen Prof. Dr. Cumhur Cevdet Kesemenli, başarı oranını da yüzde 90 olarak açıklıyor.
Bir grup hekim arkadaşıyla birlikte il il gezerek, üniversitelerin ev sahipliğinde, ortopedi ve travmatoloji uzmanlarına, hastalar için çok daha konforlu bir yaşam sunan bu yöntemi anlatan Prof. Dr. Cumhur Cevdet Kesemenli, ‘Protez son nokta olmalı’ diyor.
Kocaeli Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı’nda öğretim üyeliğine devam eden, bu sırada hastalarını kendi adını taşıyan CK Klinik’te ağırlamayı sürdüren Prof. Dr. Cumhur Cevdet Kesemenli ile diz cerrahisinde gelinen noktayı konuştuk. Keyifli okumalar…
Cumhur Hocam, özellikle belirli bir yaştan sonra dizlerde meydana gelen ağrının nedeni nedir?
Dizlerde yaşanan problemlerin her yaşa göre farklı sebepleri olduğunu söylemek mümkün. Çocukluk ve gençlik çağlarında daha çok bir sportif aktivite sonrası kıkırdak yaralanmaları, menisküs yaralanmaları, bazen de ön çapraz bağ yaralanmaları şeklinde karşımız çıkıyor. Yaşımız ilerledikçe nasıl ki saçımızın rengi, yüzümüzün şekli değişiyorsa, iç organlarımızın da fonksiyonları bozuluyor. Bu organlarımızdan biri olan ve eklemlerimizde hareketimizi kolaylaştıran kıkırdaklar da aynı şekilde bozularak eklemlerimizde şişliğe, ağrıya, ileri dönemde şekil bozukluğu ve hareket kısıtlılığına neden oluyor. Kıkırdak hasarları daha çok 30’lu yaşlardan sonra oluşmaya başlıyor, zamanla eklemin dejenerasyonu yani yıkımıyla karşı karşıya kalıyoruz. 40’lı yaşlardan sonra bu durum ağrı olarak kendisini göstermeye başlıyor.
Kıkırdak hasarına neden olan faktörleri açıklar mısınız?
Birinci etken genetik faktörler. İkincisi kıkırdaklara binen yük ve ağırlıktır. Kişi ne kadar kiloluysa kıkırdaktaki aşınma o kadar hızlı olacaktır. İdeal kilolarda kalınması kıkırdakların ömrünü uzatacaktır ama bu tek başına yeterli değildir. Kaza geçirirsiniz, eklem içinde kırıklar meydana gelebilir, bunlar ayrı bir etkendir. Menüsküs yırtığını ihmal etmişinizdir ya da menüsküs alınmak zorunda kalınmıştır, bu da erken dönemde kıkırdağın dejenerasyonuna neden olur. Spor yaparken ön çapraz bağ yaralanması geçirmişsinizdir, tedavisini ihmal etmişsinizdir, bu da yine aynı şekilde dizdeki kıkırdakların aşınmasını hızlandırıcı faktörlerdir. Çocukluk ya da gençlik çağında geçirilen romatizmal hastalıkları da unutmamak lazım.
OBEZLERDE DAHA HIZLI İLERLER
Obezite de bu faktörlerden biri mi?
Kıkırdak yıkımını tetikleyen en önemli faktörlerden biri de obezitedir. Obezlerde kıkırdak dejenerasyonu çok daha hızlı olur. Kıkırdaklar canlı yapılardır, reaksiyona hemen cevap verir. Kemik ve kıkırdak doku, kuvvet vermediğiniz zaman eriyip zayıflamaya, aşırısını verdiğiniz zaman da yıpranmaya başlar. Gençlik çağında fiziksel aktiviteleriniz yetersizse, kalsiyum ve protein ağırlıklı beslenmediyseniz, kemik ve kıkırdak birlikte yıpranmaya başlar, erken doktora gitmenize sebep olur. Obezlerde olduğu gibi fazla yük verirseniz de yıpranır. Kıkırdaklar aynı sünger gibi bir yapıya sahip. Süngeri sıkarsınız içindeki sıvıyı boşaltır, serbest bıraktığınızda suyu emer. Kıkırdak da aynı şekilde vücudunuzu dinlenmeye aldığınız zaman eklem içindeki sıvıyı çeker, ayağa kalkıp yürümeye başladığınız zaman da içindeki sıvıyı serbest bırakır. Bu şekilde kendini besler. Onun yerine koyabileceğiniz yapı ya da malzeme bulmanız mümkün değil.
KİREÇLENME DİYE BİR ŞEY YOK
Diz problemlerinde ‘kireçlenme’ ya da ‘sıvı kaybı’ndan da söz ediliyor.
Halk arasında kireçlenme diye tarif edilir ama gerçekte bir kireçlenme yoktur. Bu tamamen kıkırdak dejenerasyonudur, oradaki kıkırdakların yavaş yavaş yıpranmaya başlamasıdır. Eklemi bir arada tutan, eklemi oluşturan kemiklerin yüzeylerindeki bu kıkırdaklar aşındıktan sonra, artık kemiklerin yüzeyine ulaşmaya başlar. Bu nedenle sürtünmeler olur ve dizden ses gelir. Kıkırdak aşınmasıyla birlikte insanların hareket fonksiyonlarında azalma, ağrı, dizlerinde tekrarlayan şişlikler görülür. Sıvı kaybına gelecek olursak, bilimsel olarak böyle bir durum da söz konusu değil. Hatta sıvı azalmasından ziyade artma olur ancak kıkırdak harabiyetine bağlı olarak eklem sıvısının içeriğinde değişiklik meydana gelir, kalitesi bozulur.
ÖNLEYİCİ BİR YÖNTEM
Biraz da tedavi yöntemlerinden bahsetsek?
Kıkırdağın tedavi şekli yaşa ve yaralanma şekillerine bağlı olarak değişir. Çocukluk ve gençlik çağında oluşmuş kıkırdak hasarlarında daha farklı tedavi yöntemleri uyguluyoruz, mesela kıkırdak transferi yapabiliyoruz. Ya dışarıdan kıkırdak alıp oraya koyuyoruz ya da kişinin kendi kıkırdağından üretip, hasarlı bölgeye yerleştiriyoruz. 40’lı yaşlardan sonra başlayan bozulmalarda ise ‘kemiklerde düzeltme’ olarak tabir ettiğimiz yüksek tibial osteotomi işlemi yaparak, kıkırdak aşınmasının yavaşlatılmasını sağlıyoruz. Böylece hastayı protez ya da halk arasında ‘platin’ olarak bilinen operasyondan koruyoruz.
Yüksek tibial osteotomi işlemi, önleyici bir yöntem aslında. Yani şöyle ifade edeyim: Dişiniz çürüyor, doktora gidiyorsunuz ve doktor diyor ki ‘dolgu yapalım’ ancak siz ihmal ediyorsunuz. Ağrılarınızı başka yöntemlerle kesmeye çalışıyorsunuz. Ve gün geliyor, dişiniz dolguyla kurtulacakken çektirmek zorunda kalıyorsunuz. Kendi dişinizi takma diş ile değiştiriyorsunuz. İşte bizim uyguladığımız ‘yüksek tibial osteotomi’ dediğimiz bu yöntemle kıkırdak dejenerasyonunu durduruyor. Protez ameliyatına gerek kalmadan kişinin kendi kemiği ve kendi kıkırdağında yapılacak düzeltme işlemi sonrası kendi yapısıyla bir ömür konforlu yaşamasını sağlamaya çalışıyoruz.
Bu yöntem herkese uygulanabilir mi?
Bu yöntem her yaştan insana uygulanabilir. Hedefimiz protezden önce yapılabilecek yüksek tibial osteotomi ameliyatı ile hastanın yaşam kalitesini artırmak. Bu şekilde protez takılmadan 10-15 sene, bazen 20 seneye kadar hastanın fonksiyonel bir şekilde yaşamını sağlayabiliyoruz.
YÜZDE 90 BAŞARILI
Bu ameliyatın başarı oranı nedir?
Yüksek tibial osteotomi, %90 başarılı sonuçlar veren bir ameliyat. Bu ameliyatın tek sıkıntısı iyileşme süreci. Yaklaşık iki ay kadar hareketleriniz kısıtlanıyor. Sonrasında kişi ayağının üzerine basıp, normal yaşantısına devam edebiliyor. Dizlerinden rahatsız olan kişi bu ameliyatı oldu, aradan 15 yıl geçti ve yine aynı sorunla karşılaştınız diyelim. Tekrar aynı ameliyatı yapıp, hastaya bir 15 yıl daha kazandırmak mümkün. Protez ameliyatı da kötü bir ameliyat değil ama son aşama olmalı. Yüksek tibial osteotomi ameliyatından sonra protez ameliyatı olabilirsiniz ama protez ameliyatından sonra olabileceğiniz başka bir ameliyat yok.
Bu ameliyat en çok Kocaeli bölgesinde yapılıyor öyle değil mi?
Evet, Türkiye’de en çok Kocaeli bölgesinde yapılıyor. Bu ameliyat için ülkenin her yerinden gelen hastalarımız var. Üniversitede bizim yanımızda yetişen öğrenciler bu ameliyatı başarıyla uyguluyor. 20 yıldır yaptığımız ameliyatlarda hastalarımızın proteze dönüşü çok nadir görülüyor. Yıllar sonra aynı dizinden tekrar ameliyat ettiğimiz ve sağlığına kavuşan birçok hastamız var.
Bu yöntemi anlatmak için il il gezdiğinizi de biliyorum.
Biz Türkiye Cerrahi Spor Yaralanmaları Derneği Osteotomi Kurulu olarak şehir şehir gezerek, üniversitelerin misafirliği altında, ortopedi ve travmatoloji uzmanlarına ‘protez ameliyatından önceki çözüm’ olarak bu yöntemi anlatmaya çalışıyoruz. Diyarbakır, Van, Trabzon ve Erzurum’a gittik, en son Afyon’a gidecektik, deprem nedeniyle askıya almak zorunda kaldık.
Yenişehir Mah. Demokrasi Bulvarı
Balcıoğlu İş Merkezi 27 / 7
İzmit / Kocaeli
Telefon: 0850 440 41 00
0262 311 11 12
Web: www.cumhurkesemenli.com.tr
NASIL ARANDI: #prof. dr. cumhur cevdet kesemenli # doktor # sağlıki kocaeli üniversitesi # ortopedi ve travmatoloji # ck klinik